Türkiye Nasıl Bu Hale Geldi? – Sessiz Krizden Siyasi Sorguya

Türkiye yaşlanıyor, ama asıl yaşlanan şey umut”

Türkiye’nin yıllardır övündüğü “genç nüfus” avantajı artık tarihe karışıyor.
65 yaş üstü nüfus 9 milyonu aştı, doğurganlık oranı kritik eşik olan 2,1’in altına düştü.
TÜİK verilerine göre, Türkiye artık “yaşlı nüfus” kategorisine geçişin eşiğinde.

Ama mesele yalnızca demografik değil;
aslında Türkiye’nin neden bu hale geldiğinin bir özeti:
Ekonomik baskılar, sosyal adaletsizlik, plansız kentleşme, liyakatsiz yönetim ve yönsüz siyaset,
ülkenin geleceğe güven duygusunu yavaşça yok etti.

“Nasıl bu hale geldik?”

Bu sorunun cevabı basit değil, ama açık.
22 yıllık iktidar döneminde Türkiye, “istikrar” adı altında tek merkezli bir yönetim anlayışına mahkûm edildi.
Kurumlar sustu, medya tek sesli hale geldi, bilim ve planlama unutuldu.
Devlet aklı yerini, günü kurtaran kararlar sistemine bıraktı.

Bir dönem “reformcu” olarak anılan siyaset anlayışı, zamanla korku siyasetine dönüştü.
Eleştiri “ihanet”, farklı düşünce “tehdit” sayıldı.
Ülke yönetimi, liyakat yerine sadakatle şekillenmeye başladı.

Sonuç:

  • Gençler ülkeyi terk ediyor,
  • Üretim yerine ithalatla ayakta duran ekonomi,
  • Adaletin yönü kişiye göre değişen bir yargı sistemi,
  • Halkın iradesinden uzaklaşmış bir yönetim yapısı.

İşte Türkiye bu hale böyle geldi.

“Yalnız iktidar değil, muhalefet de sorumludur”

Adalet Birlik Partisi Genel Başkanı İrfan Uzun, bu tabloya ilişkin yaptığı açıklamada hem iktidarı hem muhalefeti eleştirdi:

“Bir ülke, sadece kötü yönetimle değil, etkisiz muhalefetle de tükenir.
Bugün Türkiye’de halk siyasete değil, sistemin kendisine güvenini yitirmiş durumda.
Çünkü yıllardır bir taraf yönetiyor, diğer taraf seyrediyor.”

Uzun, 22 yılın sonunda Türkiye’nin demokrasi bilançosunun ağırlaştığını belirterek şu ifadeyi kullandı:

“Halkın umutları kadar kurumlar da yaşlandı.
Adalet yıprandı, eğitim çürüdü, ekonomi tükenmiş bir döngüye girdi.
Bütün bunlar olurken muhalefet yalnızca eleştirdi, çözüm üretemedi.
İktidarın gücünü eleştirirken, aynı güç anlayışını kendi içinde yeniden üretti.
Sonuçta kazanan ne demokrasi oldu ne de halk.”

“Yaşlanan toplum, çürüyen sistemin aynasıdır”

Türkiye’de genç nüfusun azalması, sadece doğum oranlarının değil, gelecek inancının da düştüğünü gösteriyor.
Gençler artık bu topraklarda umut bulamıyor;
eğitimli kesim yurt dışına göç ediyor, kalanlar geçim derdinde yaşam mücadelesi veriyor.

Bir ülkenin enerjisi gençliğindedir;
ama Türkiye’de gençler artık siyasete değil, kurtuluş yollarına bakıyor.

İrfan Uzun bu tabloyu şu sözlerle özetledi:

“Bizim asıl krizimiz demografik değil, demokratiktir.
Halkın sözü dinlenmeyen, liyakatin hiçe sayıldığı, üretimin unutulduğu bir ülkede
nüfus değil, vicdan yaşlanır.”

Sonuç: “Bir ülke, sessizleştiği gün yaşlanır”

Bugün Türkiye’de sokak sessizse, bu halkın susmasından değil, umutla konuşacak bir siyaset kalmamasından.
Bu ülke, potansiyelini yitirmedi; sadece yönünü kaybetti.

Adalet Birlik Partisi olarak biz bu yönü yeniden bulmaya kararlıyız.
Çünkü biz biliyoruz ki:

“Yeni bir Türkiye ancak halkın sesinden doğar.
Adalet sustuğunda, toplum yaşlanır.
Biz adaleti yeniden konuşturacağız.”

İrfan UZUN

Adalet Birlik Partisi Genel Başkanı

Bir yanıt yazın