ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Cumhuriyetçi Senatör James Risch, Türkiye’ye ait 6 adet F‑35 savaş uçağının teslimatını bizzat kendisinin engellediğini kamuoyuna ilan etti. Bu itiraf, Türkiye’nin yıllardır karşı karşıya kaldığı sistematik kuşatmanın bir başka göstergesi olarak kayıtlara geçti.
Konuyla ilgili açıklama yapan Adalet Birlik Partisi Genel Başkanı ve Türkiye İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı İrfan Uzun, açıklamanın içeriğini “yalnızca bir itiraf değil, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarına yöneltilmiş açık bir saldırı” olarak nitelendirdi:
“Bir Amerikan senatörü, Türkiye Cumhuriyeti gibi egemen bir devlete ‘ben izin vermedim’ diyebiliyor. Bu açıklama, bir savunma sistemi tartışmasından çok daha öte, bize dayatılan yeni sömürgeci vesayetin resmidir. Türkiye’ye haddini bildirmeye çalışan bu kibirli dil, sadece Washington’dan değil, Ankara’daki suskunlardan da beslenmektedir.”
Uzun, Türkiye’nin yıllardır F-35 projesine milyarlarca dolar katkı sağladığını hatırlatarak, senatörün bu açıklamasının yalnızca siyasi değil, aynı zamanda hukuki ve ekonomik bir suç olduğunu vurguladı:
“Bu uçakların parasını biz ödedik. Teslim edilmeyen her uçak, gasp edilen milli servetimizdir. Fakat bilinmelidir ki; biz kaybettiklerimizle değil, bize kaybettirmeye çalışanlara karşı geliştirdiğimiz direnişle varız. Savunmada da siyasette de teslim olmayacağız!”
Adalet Birlik Partisi olarak bu gelişmeyi yalnızca bir dış politika meselesi olarak değil, Türkiye’nin geleceğine yön verme iddiasındaki güçlerin maskesinin düştüğü bir an olarak değerlendiriyoruz. Aynı zamanda bu tür açıklamalar, ‘stratejik müttefik’ kavramının aslında nasıl bir tek taraflı bağımlılık ilişkisine dönüştürüldüğünü de gözler önüne sermektedir.
“Bugün F‑35’i vermeyenler, yarın doğal gazımızı, gıdamızı, yazılımlarımızı da kontrol altına almak isteyecektir. Buna karşı tek çözüm, millî üretimdir, millî duruştur, millî iktidardır. Adalet Birlik Partisi olarak bu vesayet zincirini kırmak için geliyoruz.”