ADALET BİRLİK PARTİSİ LİDERİ İRFAN UZUN: “ERDOĞAN’IN DIŞ POLİTİKASI TAM BİR ÇELİŞKİLER YUMAĞI”

Adalet Birlik Partisi (AB PARTİ) Genel Başkanı İrfan Uzun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dış politikada tutarsız bir çizgi izlediğini belirterek sert eleştirilerde bulundu. Uzun, Erdoğan’ın 2006 yılında "Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi’nin eş başkanlarından biri olduğunu" açıklaması ile 2024’te İsrail’e yönelik söylemleri arasındaki çelişkilere dikkat çekti.

"2006'DAN 2024’E BÜYÜK ÇELİŞKİ"

Uzun, Erdoğan’ın 2006’daki açıklamalarında, ABD öncülüğündeki Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi’nde Türkiye’yi bir piyon haline getirdiğini hatırlattı. "Türkiye, o günlerde bağımsız ve onurlu duruşunu emperyalist güçlere feda etti" diyen Uzun, bugünkü söylemlerle o dönemin politikalarının ciddi bir çelişki içinde olduğunu vurguladı.

"İSRAİL TEHDİDİ SÖYLEMİ VE SOMALİ'YE ASKER GÖNDERME TAM BİR ÇELİŞKİ"

İrfan Uzun, Erdoğan’ın 1 Ekim 2024’te yaptığı konuşmada İsrail’in Türkiye’ye saldıracağı iddiasında bulunmasına rağmen Somali’ye askeri konvoy gönderilmesini de sert bir dille eleştirdi. Uzun, “Eğer İsrail Türkiye’yi tehdit ediyorsa, neden Somali’ye asker gönderiyoruz? Hem saldırı tehdidinden bahsediliyor hem de Afrika’da operasyonlara giriliyor. Bu bir dış politika tutarsızlığıdır” diyerek hükümetin çelişkili söylemlerine dikkat çekti.

"AB SERÜVENİNDE 65 YIL KAYBETTİK, MÜZAKERELER DERHAL SONLANMALI"

Uzun, Türkiye’nin 65 yıldır Avrupa Birliği’ne (AB) girmeye çalıştığını, ancak bu süreçte sonuç alınamadığını belirtti. AB ile olan müzakerelerin Türkiye’nin kaynaklarını sömürmekten başka bir işe yaramadığını savunan Uzun, “AB ile müzakereler derhal sonlanmalıdır. Türkiye, yerli ve milli üretim politikalarıyla kendi gücünü inşa etmelidir. Eğer AB bize kapı açmak isterse, o zaman kapımız onlara açık olacaktır, ancak boyun eğen bir Türkiye olmayacağız” dedi.

"TÜRKİYE DIŞ GÜÇLERİN OYUNLARINA GELMEMELİDİR"

Adalet Birlik Partisi Genel Başkanı İrfan Uzun, Türkiye’nin dış güçlerin oyunlarına gelmemesi gerektiğini ve iç politikada halkı korkutma taktiklerinin kabul edilemeyeceğini belirtti. “Türkiye dış politikada milli ve tutarlı bir çizgi izlemeli, halkı sindirme ve korkutma taktiklerine boyun eğmeyecek kadar güçlüdür” diyen Uzun, ülkenin milli menfaatlerini koruyacak bir dış politikaya ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.

Konuşmasının Tam metni;

 

Sevgili vatandaşlar, değerli basın mensupları,

Bugün Türkiye’nin dış politikasındaki tutarsızlıkları ve ülkemizi nasıl bir çıkmaza sürüklediklerini hep birlikte sorgulamak zorundayız. Bu iktidarın 2006 yılındaki tavırları ile 2024'teki söylemleri arasındaki çelişkiyi açıkça ortaya koymalıyız. Hatırlıyor musunuz, 2006’da dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, büyük bir gururla "Biz Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi’nin eş başkanlarından bir tanesiyiz" diyordu. Ne anlama geliyordu bu? Bu proje, ABD'nin öncülüğünde Ortadoğu ülkelerini dönüştürmeyi hedefliyordu; demokratikleşme adı altında bu ülkelerin düzenini kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmeyi amaçlıyordu.

Erdoğan, o günlerde Türkiye’yi bu projede bir araç haline getirdi. Türkiye’nin bağımsız, onurlu ve bölgedeki özgür duruşunu, emperyalist güçlerin çıkarlarına feda etti. Bizler, bu gerçeği asla unutmuyoruz!

Peki, ya bugün? 2024’te Erdoğan karşımıza çıkıyor ve "İsrail yönetimi dini fanatizmle hareket ediyor, Filistin ve Lübnan’dan sonra Türkiye’ye göz dikecek" diyor. Bu sözleri söylerken acaba hangi sıfatla konuşuyor? Biz Adalet Birlik Partisi olarak bu soruyu açıkça sormak zorundayız: Bu açıklamayı Geniş Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı sıfatıyla mı, yoksa Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sıfatıyla mı yapıyorsunuz?

Çünkü bizler bu milletin çıkarlarını her şeyin üstünde tutarız. 2006’da bu ülkeyi ABD’nin planlarına teslim ederken, bugün neden bu dış güçlerle karşı karşıya geldiğini açıklamak zorundadır! Eğer İsrail, o dönemde bile bu kadar büyük bir tehlikeydi, neden o projeye dahil oldunuz? Neden Türkiye’yi bir piyon haline getirdiniz? O zaman neden dini fanatizm tehlikesinden bahsetmediniz?

Bu ülkede yıllarca halkın çıkarlarına aykırı projelere imza attınız. Türkiye’yi Ortadoğu’daki çatışmaların içerisine çekip, halkı korkutmaya çalıştınız. Bugün ne değişti de İsrail’i suçlayıp dini fanatizmi öne sürüyorsunuz? 2006’da bu rejimi destekleyen projelere neden ortak oldunuz? Bu çelişkili ve tutarsız dış politika, Türkiye’nin çıkarlarını korumak yerine, ülkemizi yalnızlaştırdı, itibarsızlaştırdı. Siz, bugün nasıl bir Türkiye görmek istiyorsunuz?

Sayın Erdoğan, 2006’da "eş başkanım" diyordunuz, bugün ise İsrail’i bir düşman gibi gösteriyorsunuz. Hangi Erdoğan’a inanacağız? Geçmişte ABD’nin bölgesel planlarına hizmet eden Erdoğan mı, yoksa bugün milliyetçilik maskesi takarak halkı yanıltan Erdoğan mı? Artık bu ikiyüzlülüğü halkımızdan gizleyemezsiniz! Biz Adalet Birlik Partisi olarak bu milletin çıkarlarını dış güçlerin oyuncağı yapmayacağız. Bizim dış politikamız, büyük güçlerin oyunlarına değil, Türkiye’nin bağımsız, onurlu ve güçlü duruşuna dayanacaktır.

İsrail ile olan sorunlarımızı diplomasiyle, hukuk çerçevesinde çözmeliyiz. Ama siz, iç politikada sıkıştıkça, dış tehditler üreterek halkı korkutmayı seçiyorsunuz. Ancak bu tutarsızlıklarla yarın nasıl bir Türkiye bulacağımızı siz de bilmiyorsunuz!

Ve şimdi, 1 Ekim’de yaptığı konuşmada yine dikkatleri başka yöne çekmek için “İsrail saldırıları olacak” diyor. Oysa daha iki ay önce Rize’de “Karabağ’a, Libya’ya nasıl girdiysek, İsrail’e de öyle gireriz” diyordu. Peki, soruyoruz: Altı üstü iki ayda ne oldu? İsrail, Türkiye’yi tehdit edecek kadar mı güçlendi? Ya da biz bu süreçte bir gece ansızın İsrail’e girebilecek kudretten savunmaya geçecek kadar zayıf mı düştük? Eğer durum bu değilse, o zaman geriye tek bir şey kalıyor: Bakanlarının yerel seçimlerde söylediği gibi, “Hiçbir şey olmasa da bir şeyler oldu” demek!

Değerli vatandaşlar, İsrail’in Türkiye’ye saldıracağı iddiası, iç politikanın yeni bir beka sorunu yaratma çabasıdır. Türkiye'nin İsrail'den gelen bir tehdit altında olmadığını hepimiz biliyoruz. Çünkü zaten Türkiye, Kürecik Radar Üssü ile İsrail'e yeterince destek veriyor. İsrail’i tehdit olarak gösteriyorsanız, neden hâlâ bu üssü kapatmıyorsunuz? Madem İsrail bizi tehdit ediyor, o zaman neden İsrail’in güvenliğini sağlayan sistemler hâlâ aktif? Gerçekler ortada: Bu, iç politikada sıkışmış bir iktidarın, halkı dış tehditlerle korkutarak seçimlerde avantaj sağlamaya çalışmasından başka bir şey değildir.

Bu tür oyunlar halkımızı yanıltamaz. Biz, Adalet Birlik Partisi olarak, Türkiye’yi dış güçlerin oyun alanı yapmayacağız! Bu millet, bağımsızlığını, onurunu ve güvenliğini hiçbir güce teslim etmeyecek! Bizim dış politikamız, Türkiye’nin menfaatlerini en öne koyan, bağımsız, güçlü ve tutarlı bir politika olacaktır.

Son sözüm şudur: Türkiye, ne BOP projelerinin taşeronu, ne de dış güçlerin çıkarlarının aracı olacaktır! Bu millet, bağımsızlık yolunda, hiçbir tehdit karşısında boyun eğmeyecek ve gerçekleri göz ardı etmeyecektir!

Bize bu inancı veren en büyük rehberlerden biri, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi’dir. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nde açıkça belirttiği gibi, bizlere emanet edilen bu Cumhuriyet’i, her türlü zorluğa rağmen koruyacak ve savunacağız. Atatürk, bu hitabesinde bizlere ne demişti?

"Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir..."

Bu hitabe, Türkiye’nin bağımsızlığına kasteden her türlü tehdide karşı nasıl dimdik ayakta duracağımızın en güçlü ifadesidir. Bize miras kalan bu inançla, ne olursa olsun Türk İstiklâlini ve Türk Cumhuriyetini koruyacağız.

Ve bir de İstiklal Marşı’nın ilk mısrası, milletimizin asla korkmayacağını ve bu vatan topraklarına, bağımsızlık mücadelesine nasıl sahip çıkacağını en güçlü şekilde dile getirir:

"Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak."

İstiklal Marşı’nın bu güçlü sözleri, korkusuzca bu toprakları savunacağımızın ve bağımsızlık ateşimizin asla sönmeyeceğinin bir nişanıdır. Bizler, bu ruhla, bu inançla, Türkiye Cumhuriyeti’ni her türlü tehdide karşı koruyacağız.

Ve işte şimdi, karşımıza bir başka büyük yanılgı çıkıyor: 65 yıldır Avrupa Ekonomik Topluluğu'na girmeye çalışıyoruz! 1957’de kurulan AET, bugünkü Avrupa Birliği’nin temellerini oluşturdu. Biz 1960'larda kapılarını zorladık, 2005’ten beri müzakerelerle bu topluluğa dahil olmaya çalışıyoruz. Tam 65 yıl! Sonuç? Biz göremedik. Ancak sonuç şu ki, her girişimde bir adım geri çekildik ve onlar Türkiye'nin kaynaklarını sömürdü. AB, Türkiye'yi kullanarak ticaret ve ekonomik güç kazandı, bizim emeğimiz ve hammaddelerimizle Avrupa markaları Türkiye'yi doldurdu. Bu durumda başka bir ülke var mı?

Eğer Türkiye dış güçlerin oyunlarına gelmeyecekse, AB ile olan bu müzakereler derhal sonlanmalıdır! Bizim hedefimiz, güçlü, teknolojik, yerli ve milli kaynaklarımızla kendi üretimimizi ve sanayimizi geliştirmek olmalıdır. AB'nin kapısında beklemek değil, AB'nin bize kapıyı açacağı bir güç haline gelmek amacımızdır. Ve şunu da belirtmek isteriz ki, AB ile ortak olmayı isteyen AB'nin kendisi olursa, bu kapı onlara açıktır. Ancak bu ülke artık boyun eğen değil, üreten ve kendi ayakları üzerinde duran bir Türkiye olacaktır!

Ve son olarak, İsrail’dir, Afrika’dır diyerek büyük tehditlerden bahseden iktidar, bize saldıracak denen bu ortamda ne yapıyor? Somali’ye askeri konvoy gönderiyor! Yanında bir de Osmangazi araştırma gemisi koruma altında yola çıkıyor. Bu nasıl bir tutarsızlıktır? Bir yandan İsrail’in Türkiye’ye saldıracağı iddia ediliyor, öte yandan Afrika’ya asker gönderiyoruz. Tayyip Erdoğan çıkıp "İsrail saldıracak" diyor, ama aynı zamanda Somali’ye askeri konvoy yolluyor. Gerçekten saldırı tehdidi varsa, bu askerlerimiz neden başka ülkelerde? Şaka gibi! Hem Doğu Akdeniz'de fetihlerden söz ediyorlar, hem de Afrika’da maceralara giriyorlar. Bizim haberimiz mi yok, Doğu Akdeniz’i fethettik de rahat rahat Somali’ye mi asker gönderiyoruz?

Bu iktidarın dış politika kurgusu, halkı yanıltarak gerçek sorunlardan uzaklaştırma çabasından başka bir şey değildir. Biz, Adalet Birlik Partisi olarak, Türkiye’nin dış politikada tutarlı, milli ve güçlü bir çizgide olması gerektiğini savunuyoruz. Halkımız bu tür oyunlara kanmayacak, Türkiye’nin çıkarlarını gerçek anlamda savunan bir yönetimi hak ediyor!

Son olarak diyorum ki: Türkiye, dış güçlerin oyunlarına gelmeyecek, iç politikada korkutma ve sindirme taktiklerine boyun eğmeyecek kadar güçlü bir ülkedir. Bizler, bu milletin evlatları olarak, bağımsızlık ve onur yolunda dimdik duracağız!

Teşekkür ederim.

Bir yanıt yazın